Türkiye genelinde, istenilen düzeyde bir belediyeciliğin sosyal yaşama uyarlandığını söylemek olanaksız gibi. Konya, Kayseri, Eskişehir, Diyarbakır-Kayapınar gibi bir kaç kısmı doğru uygulamalar görülse de; kentlerin çeperlerinde oluşan gecekondular, ne kadar geri kaldığımızı göstermektedir.
Bu kentler; kırsal kesimin istenilen düzeyde yaşanır kılınmaması nedeniyle yoğun ve hızlı bir göç akınına uğramasına neden oldu. Kentler de ehlinin elinde olmayınca ve olması gereken planlar hazırlanmayınca, mevcut çarpık kentleşmenin örnekleri bütün illerde görülmeye başlandı.
Çeşitli nedenlerle kentlere gelen yoğun göç karşısında hazırlıksız olan yöneticiler, kentin çevresinde çarpık gecekondulaşmayı adeta teşvik ettiler. Gelen vatandaşlara yeni mekânsal alanları planlayarak yönlendirecekleri yerde, onları yolsuz, elektriksiz, sosyal donatılardan yoksun alanlara sürdüler.
Bu plansız alanlarda vatandaşlarda barınma ihtiyaçlarını kedi kırsal kültürü ve ekonomik durumuna göre projesiz, ruhsatsız yapmaya başlayınca çarpık kentleşme bütün problemleriyle birlikte gelişmeye başladı.
Bu kadar öngörüsüz ve çapsız belediye yönetimleri; iş işten geçtikten sonra o mekânları daha çağdaş ve yaşanabilir mekânlar konumuna getirecekleri yerde, seçim öncesi yol, su, kaldırım götürerek oy avcılığına başladılar. Bu anlayış ise o yoksul ve çarpık yapılaşma içindeki vatandaşların aynı koşullarda yaşamalarının nedenlerini oluşturdu.
Devletin şefkati, devletin babalığı, devletin koruyuculuğu sadece anayasanın sayfaları arasında kaldı. Ne insan hakkı, ne barınma hakkı, ne sağlık, nede eğitim hakkı istenilen düzeyde bu mekânlarda sürünerek yaşamlarını devam ettiren vatandaşlara ulaşamadı.
Devlet kentsel dönüşüm dedi, TOKİ diye bir kurum yarattı. Devletin sosyal yönünü ön plana çıkaran, yoksul vatandaşların barınma ihtiyacını gidermek üzere kurgulanan TOKİ, ilk dönemlerde bu konuda iyi bir mesafe kat etmesine rağmen, son yıllarda adeta açgözlü kültürsüz kapitalistler gibi “tüccar” mantığıyla hareket etmeye başladı.
Vatandaşın elindeki gecekonduyu alıp onu borçlandırmaya başladı. Bankaya borçlanan dar gelirli, yoksul vatandaş 3 taksitini ödeyemeyince banka sırtına bindi. Daha önce gecekondu da zor ama mutlu olarak yaşamını sürdürmeye çalışan vatandaş, bankanın kıskacına girmenin hayal kırıklığıyla evinden de oldu.
TOKİ tüccar mantığıyla kar etmek isteyince istenilen sonuç elde edilemedi. Devletin vatandaşa sosyal devlet anlayışıyla konut üretmek için oluşturduğu TOKİ, vatandaşı evsiz bırakmaya başladı. TOKİ yoksul mahallelerde korkunun adı oldu. Kentsel dönüşüm denince vatandaş korkmaya başladı. TOKİ vatandaşın ekonomik, sosyal, kültürel konumuna bakmadan kentin dışında ucube binalar inşa ederek koloniler yaratmaya başladı.
Günlük yevmiyeli yoksul vatandaşı 12–15 katlı binalara yerleştirmeye başladı. Ucube binaların asansörü bozulunca bir daha tamir edilemedi. Bu binalarda yoksul vatandaşlar aidat ödemekte bile zorlandılar. Eski gecekondularını arar duruma geldiler.
Devlet kentsel dönüşümü TOKİ aracılığıyla yapmak istiyorsa; önce yerel yönetimlerin, psikologların, mesleki odaların, mahalle halkının görüşlerini almalı. Ekonomik, sosyal, kültürel, demografik yapıların üzerinde çok yönlü bir çalışma yaptıktan sonra ne yapabileceğine dair projeler geliştirmelidir.
Ankara’da oturarak kendi mantalitesi doğrultusunda adeta afet evleri tarzında projeler geliştirmek doğru bir mantık değildir. Önce uzmanlar gelecek mahallenin kendi özgül koşullarına göre yarattığı değerleri tespit edecek, nasıl bir planlama yapacağına dair bilgileri toplayacak, ilgili odalarla değerlendirme yapacak ve vatandaşı gözeterek, koruyarak karar verecek…
Sosyal devlet mantığından uzaklaştıkça kentlerin varoşlarındaki çarpıklığı önlemek çok zor olacaktır. Devlet TOKİ aracılığıyla vatandaşı borçlandırmadan, vatandaşın isteği doğrultuda geliştireceği projelerle konut üretmelidir.
Çok katlı yapıların ötesinde, insan odaklı bir bakış açısıyla arsa üretip, 3 veya 4 katlı 4 daire üzeri tüm sosyal donatıları içinde olan bir yaşam alanı yaratmalıdır. Amaç kar değil, toplumsal süreci doğru temelde rayına oturtmaktır.
Amaç; yoksul vatandaşı özünden uzaklaştıran, yabancılaştıran, borçlandırarak eziyet çektiren değil; onun sosyalleşmesini sağlayacak insanca yaşam koşullarını yaratmaktır.
Kentsel dönüşüm/yenileme; İnsan ve doğanın iç içe olduğu, örtüştüğü, hayatın kolaylaştığı ve konforun arttığı bir yaşam alanı olarak tasarlanmalıdır.