HAYALLER VE GERÇEKLER… Siyasetin temiz yapılması ve halkın çıkarları doğrultusunda ilerlemesinin hayalini kurar ve bekleriz. Yardımlaşmanın vicdan ve ahlak temelinde gelişmesini hayal eder ve bekleriz. İnsanlığın kötülüklerden arınmasını ve gelecek nesillere iyi bir yaşam bırakmasını hayal eder ve bekleriz. Adaletin her alanda işlemesini, yerleşmesini hayal eder ve bekleriz. Sevgi ve saygının toplumun her alanında yeşermesini ve çoğalmasını hayal eder ve bekleriz. Yönetenlerin eşit hizmet etmesini, halkı düşünmesini, yolsuzluk yapmamasını hayal eder ve bekleriz. Çalışanların ezilmemesini, emeğinin karşılığını almasını hayal eder ve bekleriz. Yine çalışanların aldığı ücretin karşılığını hak ederek, dürüstçe üreterek ve ihanet etmeden yapmasını hayal eder ve bekleriz. Doğanın ve çevrenin para ve hırs uğruna kirletilmemesini, korunmasını hayal eder ve bekleriz. Herkesin temel insani ihtiyacı olan barınma, sağlık, eğitim ve sosyal yaşam ihtiyaçlarının karşılanmasını hayal eder ve bekleriz. Evet, hayal eder ve bekleriz. Ahlaklı olmayı, sevgi üretmeyi, dayanışmayı, iyi yönetmeyi, iyi insan olmayı hayal eder bekleriz… Yaşamın gerçeklerine döndüğümüz zaman; Hırs ve ihtirasların, ihtişam ve israfın, kötü ruh ve duyguların esiri olmuş kişilikler; bu hayallerin gerçekleşmesini hiç istemezler. Bu sevimsiz kişilikler; Sevgi üretemezler, çünkü sevgi iyilikleri paylaşmakla anlam kazanır. Paylaşmayı bilmezler, çünkü hırs ve aç gözlülük ruhlarını sarmış ve benlik duygularının esiri olmuşlardır. Adaletli olamazlar, çünkü karakterleri buna müsait değil. Hep üste olmak gibi bir doyumsuzlukları ve kibirleri vardır. Temiz siyaseti uygulamazlar, çünkü varlık nedenleri kirlenmiş ayak oyunlarının üzerine kuruludur. Çalışanları sömürmek, haksız kazanç elde etmek, hırsını aklının önüne almak gibi bir doyumsuzluk vardır. Bu doyumsuzluk bu kötü karakterleri insanlık kimliğinden uzaklaştırır. Çalışanlar arasında “yediği çanağa ihanet etmek” gibi bir kurnazlık güdüsü oluşur. Kendisiyle barışık olmayınca işiyle de barışık olamazlar. Hayat böyle bir şey… İyiler ve iyi olmayanların dünyasında yol alıyoruz. Aynı gezegende yaşıyor ve aynı yıldızların altında kısa da olsa bir hayat sürüyoruz. Ne var ki, insanlık kimliğinden uzaklaşanların yarattığı kaos, kin, nefret, hırs ve ihtirasların ağır bencillikleri yüzünden, istediğimiz huzur ve hayallerimizi gerçekleştiremiyoruz. İyiler çoğaldıkça, etkin ve yetkin oldukça, yaşamın her alanında ağırlıklarını hissettirdikçe umutlarımız artacak ve Hayallerin gerçekle buluşması sağlanacak. Gerçekten bu hayaller hayatımıza sirayet eder mi diye düşündüğümüzde; Zamana inanırsak, insanlık için gelişen bilime inanarak yol almaya devam edersek, kendimiz olmaya özen gösterirsek, bu evrensel kimliğimizi korur ve daha iyi yönetme algısını ve ağırlığını gösterirsek; Elbette sirayet eder. Başka da şansımız yok.